mRna aşı değil tıbbi üründür, ilaçtır, gen tedevisi terapisi dir gibi iddialara verilen resmi yanıtlar

mRna aşı değil tıbbi üründür, ilaçtır, gen tedevisi terapisi ya da aşısıdır gibi iddialara verilen resmi yanıt ve karşı yanlışlamalar, checkler ve mrna'nın nasıl çalışması beklendiğinin açıklanması;

David Martin adında bir doktor çıkmış ve mRna aşıları bir aşı değildir tıbbi ürün ya da araçtır ( gen terapisi/tedavisi ya da gen aşısıdır) vb demiş. Bununla ilgili doğrulama ve yanlışlamalar yapılmış ve kabaca şunları söylüyor. "
Gen tedavisi, vücutta kalan ve kromozomlara dahil olabilen DNA'nın kullanımını ifade eder. RNA bunu yapmaz. Aşılardaki RNA, DNA'ya dönüştürülemez çünkü bunu yapabilen enzimler mevcut değildir. Ayrıca, RNA etrafta dolaşacak kadar kararlı değildir ve hızla bozulur." 1 "Farklı aşı türleri olsa da, genel olarak aynı tanıma sahiptirler. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), aşıyı bağışıklık sistemini bir hastalığa karşı bağışıklık üretmeye teşvik eden ve kişiyi o hastalıktan koruyan bir ürün olarak tanımlar. mRNA koronavirüs aşıları bu şekilde çalışır, ancak daha önce görülenden farklı bir şekilde. Daha önceki aşılarda bir virüsün zayıflamış veya inaktive edilmiş bir formu kullanılırken, mRNA aşıları hücrelere bir bağışıklık tepkisini tetiklemek için spesifik bir protein yapma talimatı verir" 2 Ayrıca; Bilgehan Bilge için hayatında laboratuvara girmiş mi diye soran bir doktor aynı cümle içinde hayatını laboratuvarda geçirmiş nobel ödülü adaylığı bulunan bir mikrobiyolog olan Neva Çiftçioğlu'nu da anarak şunları söylüyor. "mRNA aşılarına aşina ortalama bir doktorun bile bildiği mRNA aşı mekanizması şöyle çalışır: mRNA vücutta diğer mRNA’lar gibi ribozomlardan sentezlenir. Ribozomdan çıkan spike proteini proteozom denilen bir yapı sayesinde küçük parçalarına ayırır. Bu epitope diyebileceğimiz küçük parçalar organel olan, endoplazmik retikuluma gider. Spike proteini parçaları burada MHC adındaki, bağışıklık sistemine kime karşı dikkatli olmasını gösteren moleküllere bağlanır. Bu sayede bağışıklık sistemi Spike proteinini her açıdan (alttan, üstten, sağdan, soldan) tanıma fırsatı olur. "3 Bu doktor hadi Bilgehan Bilge'yi bu aşılar işe yaramıyor dediği için hedef aldığını varsayalım ve Bilgehan Bilge'nin spesifik bir ifadesini alıntılamış. Ümit Aktaş ve Neva Çiftçioğlu isimlerini niye andığını (hangi ifadeler üzerine hedef aldığını) belirtmiyor bile. Bir ekşi sözlük yazarı mrna aşı çalışma prensibini şöyle tanımlamış ve anlatmış haberci rna yani mrna vücudumuzda her hücremizde olan bir yapı. görevi hücre kromozomundaki dna ile hücrede ihtiyaç duyulan proteinleri üreten ribozomlar arasında bilgi taşımak. bu aşıda sentetik olarak yapay bir mrna üretiliyor ve vücuda veriliyor. hücre ret etmesin ve zardan kolay geçsin diye bu yapay mrna yağ ile kaplanıyor ve nano boyutlarda aşının içine konuluyor. aşıdan sonra bu yapay mrna'lar hücrelerin içine giriyor. ancak bu yapay mrna'lar hücre dna'sından mesaj taşımıyor, aşı firmasının mrna içine yerleştirdiği, koronavirüs'ün genetik diziliminin kopyasını taşıyor oluyor (spike proteini dizilimi). yani biontech'in başarısı koronavirüs'ün protein dizilimini bu yapay mrna'ların içine kopyalayablimesinde. bu yapay mrna'lar aşı sonrası hücre içine girip yukarda bahsettiğimiz ribozomlara ulaşınca, ribozomlar yalancı mesajı alıyor, bu mesaj ise yapay mrna'dan gelen vürüs protein dizilimi. hücre ribozomları "mrna yalan söylemez, bu mesaj dna'dan geliyor" gibi algılıyor doğal olarak. mrna'nın mesajını kayıtsız kabul ediyor. yapay mrna'daki mesaj ise "taşıdığım virüs protein dizilimini kopyala" aslında. ribozomlar mrna'dan bu dizilimi alarak virüsün protein dizilimini kopyalamaya başlıyor ve bu proteini üretmeye başlıyor. yani yalancı ve yapay mrna hücre içindeki ribozomlara yalancı virüs dizilimi ürettiriyor. yani virüsün protein dizilimi ile aynı dizilimle proteinler ürettiriyor kendi hücrelerimize. ancak bu canlı bir virüs değil, sadece virüs genetik diziliminin kopyası. ribozomlar bu yabancı proteini üretmeye başlayınca, vücut bağışıklık sistemi alarma geçiyor ve "vücutta yabancı bir protein dizilimi var dikkat" diye alarm verip saldırıya geçerek, bu yapay virüs genetik dizilimine savaş açıyor, ve antikor üretiyor. sentetik mrna'lar kesinlikle dna ile temasa geçmiyor ve hücre içinde 2-3 gün kalıyor. sonra yok oluyor. bu yüzden yan etkilerin çoğu ilk 2-3 gün içinde görülüyor. bu yöntem ve teknik bir mucize olarak görülüyor, ve aşının geleceği olarak yorumlanıyor. ancak yeni bir teknik olduğu için sorular da mevcut. en büyük teknik soru şu: yapay mrna virüs protein dizilimini hücre ribozomuna ürettiriyor, bu protein vücutta artınca bağışıklık devreye giriyor, bu yapay proteine savaş açıyor ve antikorlar üretiyor dedik; ancak bazı uzmanlar bu savaş açılan virüs dizilimi içeren yapay protein diziliminin, hamilelik sırasında üretilen ve çocuğun yaşamında hayati öneme sahip olan doğal bir vücut proteini olan synctin isimli proteinin dizilimine çok benzediğini söylüyor. ve virüs dizilimine savaş açan bağışıklık sisteminin ve antikorlarının şartlanmışlıkla ve yanlışlıkla ilerde aynı birey hamile kalınca bu yararlı vücut proteinine de genetik dizilim benzerliklerinden dolayı savaş açabileceğini ve hamileliklerin bu yüzden olumsuz sonuçlanabileceğini söylüyorlar. yani kısaca, vücut bağışıklıklığını bu virüs dizilimine karşı bu aşı ayaklandırıyor, ancak bu dizilime benzer bir protein hamilelikte de üretiliyor, aynı bağışıklık sistemi bu yararlı proteine de ilerde aynı şekilde savaş açabilir deniyor. kısırlık tartışmalarının teknik sebebi bu. ancak çoğu uzman bunun çok düşük bir ihtimal olduğunu söylüyor. ek olarak, bu aşı tekniğinin çok uzak dönemdeki olası yan etkileri de daha net olarak bilinemiyor, bu da doğal, zira bu aşı tekniği daha yeni bir teknik, üzerinden daha uzun zaman geçmedi. bu aşı olanların üzerinden zaman geçtikçe ve yaşandıkça görülecek bu tarz yan etkiler. ancak bu aşının çığır açan bir buluş olduğu hep söylenmekte, bunun da nedeni yukarda anlatıldığı gibi, aşının hücreyi kandırarak virüs proteinini hücrenin kendisine ürettirmesi, ve hücrenin ürettiği proteine aynı vücudun bağışıklık sisteminin saldırması. zira bu yöntemle en yüksek antikor düzeyine ulaşıyor vücut. yani tazıyı da tavşanı da aynı vücuda yaptırıyor aşı."4
Yine bir başka yazı şunları söylüyor.. Proteinlerin hedeflenen yıkımı, hücrenin sağlığı için kritik öneme sahiptir ve ubikuitin-proteazom yolağındaki herhangi bir değişiklik hastalığa yol açabilir. Örneğin, yanlış katlanmış proteinler bozulmazsa, sitoplazmada protein kümeleri oluştururlar. Bu tür protein kümeleri, Parkinson, Huntington ve Alzheimer gibi belirgin nörodejeneratif bozukluklara yol açabilir.
"Aksine, ubikitin-proteazom yolağının aşırı kalite kontrolü de hastalığa yol açabilir. Örneğin, yanlış katlanmış ancak kısmen işlevsel olan klorür iyon kanallarının tahrip edilmesi, insanlarda yaşamı tehdit eden bir hastalık olan kistik fibrozise yol açar."5 Yine başka bir check yazısı ise şunları ekliyor. "Messenger RNA genetik materyaldir, dolayısıyla bu anlamda aşılar genetik temelli terapidir ancak FDA bunları gen tedavisi olarak değil, aşı olarak sınıflandırır.
Offit, "Bence insanlar bunu duyuyor ve 'Aman Tanrım, DNA'mı değiştireceksin' diye düşünüyorlar. "Bu mümkün değil."
Offit, aşıların bir kişinin genlerini değiştirmesi için mRNA talimatlarının hücrenin kontrol merkezine, çekirdeğe girmesi gerektiğini açıklıyor. Çekirdek, hücrenin geri kalanından kendi zarı ile duvarlıdır. Offit, bu zarı geçmek için mRNA'nın nükleer erişim sinyali adı verilen bir enzime sahip olması gerektiğini söylüyor, "ki bu yok."
Çekirdeğe girebilse bile, tek sarmallı mRNA'nın çift sarmallı bir DNA'ya geri çevrilmesi gerekir.
AIDS'e neden olan virüs olan HIV bunu yapabilir. Kendini kromozomlarımıza sokmak için ters transkriptaz gibi bir enzim kullanır. Aşılardaki mRNA bu enzimden yoksundur, bu nedenle DNA'ya dönüşemez.
Johnson & Johnson aşısında kullanılan DNA adenovirüsü hücrelerimizin çekirdeğine girer ama asla kromozomlarımıza entegre olmaz.
Bu iki adımdan sonra bile, aşılar ve genlerimiz arasında üçüncü bir güvenlik duvarı vardır: Yeni DNA'yı hücrelerimizin DNA'sına dikmek için integraz adı verilen başka bir enzime ihtiyaç duyulacaktır. Bu da aşılarda yok.
Offit, "Yani, bunun olma ihtimali sıfır," diyor."6 Bunları tam olarak anlıyor değilim ama Prof.Dr. Serhat Fındık şunu dedi: "Luc Montagnier coronavirüsün bir grip virüsüyle HIV virüsünün birleşiminden oluşturulmuş laboratuvar üretimi bir virüs olduğunu düşünüyor." Viral vektör aşılarda adenovirüsler kullanılıyor. 1-https://www.newswise.com/factcheck/covid-vaccines-aren-t-gene-therapy 2-https://www.reuters.com/article/uk-factcheck-covid-vaccine-idUSKBN2AM0SS 3-https://guneyege.net/bilgehan-bilgenin-tibbi/ 4-https://eksisozluk.com/entry/124706238 5-https://www.jove.com/science-education/11602/proteazom?language=Turkish 6-https://www.webmd.com/lung/news/20210719/covid-19-vaccines-not-gene-therapy

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.